Türkiye

Kadınların ve Kız Çocuklarının Güçlendirilmesinde Medyanın Rolü Nedir?

Bahai yazılarında geçen “Basın cihanın aynasıdır” sözü ne anlama gelmektedir? Bir araç olarak medya ne şekilde yapıcı veya yıkıcı bir güç olarak hizmet eder? Kadın erkek eşitliği merceğinden bakan bir medya, toplumu nasıl şekillendirebilir?

Türkiye Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliği uzun bir süredir odaklanmış bulunduğu kadın erkek eşitliği  diskur alanında çalışmalar sürdürmektedir. Temsilcilik belirli aralıklarla, bu çalışmaların hem bir meyvesi olan hem de merkezinde bulunan bir aktivite olarak, toplumun çeşitli kesimlerinden ve farklı meslek gruplarından birçok insanı ve bu alanda çalışmalar yapan toplumsal aktörleri bir araya getirdiği yuvarlak masa etkinlikleri gerçekleştirmektedir.

1 Kasım 2021 tarihinde çevrimiçi ortamda düzenlenen Kadınların ve Kız Çocuklarının Güçlendirilmesinde Medyanın Rolü Nedir temalı, medya alanında deneyimli bir gazeteci ile bir yazar olan 2 panelistin ve 25 katılımcının yer aldığı etkinlik, panelistlerin konuşmalarının ardından tüm katılımcıların görüş sunabilmeleri adına açık mikrofon şeklinde sürmüştür.

Etkinlik Dış İlişkiler Temsilciliğinin bir üyesinin, medyanın bir araç olarak, toplumsal algılarımızı ve dünyayı şekillendirme gücüne işaret ederek, medyanın bir maya işlevi görerek birliğin tesisinde önemli bir rolü ve sorumluluğu olduğunu vurgulaması ile başlamıştır. Temsilci, medyanın insanın asaleti ve kadın erkek eşitliği temeli üzerinde yapıcı bir güç olarak işlev gördüğü takdirde, bu asaleti ve eşitliği gözler önüne serme potansiyeli olduğunu ifade etmiştir. Bahai yazılarında basın ve medyadan  bahsedildiği şekliyle “Basın cihanın aynasıdır” sözünü  aktarmış  ve insanlık olarak  birleşmiş ve adil bir dünyaya doğru ilerlerken, medyanın toplumları dönüştürebilecek  fikir ve örneklerin, iyi uygulamaların ve umudun yaygınlaştırılmasını sağlayabileceğini paylaşmıştır.

Panelistlerden ilki, kadın erkek eşitsizliğinin global bir sorun olduğuna dikkat çekerek, küresel birtakım yıkıcı güçlerin insanları yalnızlığa iterek çok daha kolay yönlendirilebilir hale getirdiğine ve “biz”den” ziyade “ben” bilincinin ve daha birçok manipülatif düşünce biçiminin sanat, medya, sinema, reklam gibi alanlar üzerinden beslendiği suni bir dünya yaratılmaya çalışıldığına değinerek konuşmasına başlamıştır. Bu sebeple medyanın reklam gibi unsurlar ile el ele yürüdüğüne veya  birbiri ile çok yakın temasta olduğuna dikkat çekmiştir. Ayrıca medyanın bir “anlatım türü” olarak güçlü bir araç olmasına rağmen, günümüzde “kendisi için kurgulanan dili benimsemekte” olduğunu vurgulamış ve bu dilin, toplumsal cinsiyet rollerini yaratıp beslediğini, kadını aşağılayan cinsiyetçi söylemler barındırabildiğini birkaç örnek ile tasvir ederek medyanın kullandığı dil merkezli bir konuşma yapmıştır.

Diğer panelist ise konuşmasına medyanın oldukça geniş yelpazeye yayılmış bir kavram olduğuna ve medya çalışanlarının yetiştikleri çevre, toplumsal yapı ve aile gibi birçok unsurdan etkilenmiş insanlar olduklarına değinerek başlamıştır. Bu sebeple eğer medya çalışanlarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda anlayışları yok ise, bunu yaptıkları işe yansıtacaklarına değinmiş ve bunun aslında topyekun bir mesele olduğuna, üreten ya da tüketen tarafında olan kişilerin bu olgunun içinde olduğuna dikkat çekmiştir. Medyanın güçlü bir araç olduğunu, kitleleri etkileme gücünün bulunduğunu ve bu nedenle iyiye ya da kötüye kullanılabileceğine işaret etmiştir. Özellikle de sosyal medyanın toplumsal farkındalık adına daha da güçlü olabildiğini dile getirmiş ve buna dair örnekler paylaşmıştır. Ayrıca basının haber yaparken, kullandığı dil ve görsel konusuna etik bir çerçevede ve hassas bir şekilde yaklaşması gerektiğine önemle değinmiş ve buna dair birçok örnek ile konuyu ayrıntıları ile ele almıştır.

Değerli panelistlerin paylaşımlarının ardından toplantı açık mikrofon şeklinde devam etmiş ve katılımcılar konu hakkında görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Bir katılımcı “makbul kadın imajı” yaratan haberler yazılmaması, erkeğe ise “hafifletici bahaneler” doğuran bir dil kullanılmaması gerektiğine dikkat çekmiştir. Diğer bir katılımcı ise özellikle hassas olan kadına şiddet haberlerinde medyanın yalnızca kâr uğruna etik değerlerden taviz vermemesi, sansasyon yaratarak prim yapma kaygısı ile hareket etmemesi gerektiğine vurgu yapmış ve bu konuda örnekler sunmuştur.

Ayrıca bir katılımcı dünyada büyük bir kesimin duyduğuna inanan insanlar olduğuna ve medyanın bu noktada ne denli önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu husustan hareketle, katılımcılar eğitim konusunun öneminde hemfikir olmuşlardır ve bu, yalnızca medya okuryazarlığı anlamında değil, aynı zamanda evlilik öncesi eğitimler gibi farklı eğitim türlerini de içermektedir. Ayrıca basında eşitlikçi bir dil kullanan iyi örneklerin ön plana çıkartılması ve bununla birlikte eşitlikçi olmayan ve cinsiyetçi bir dil kullanılan durumlarda ise bir yaptırım getirilmesi gerekliliği dile getirilmiştir.

Bir diğer katılımcı ise enformasyon bolluğuna, medyanın manipülatif etkisine ve bunun insanlarda yarattığı şüpheci tavra dikkat çekmiştir. Katılımcı bununla birlikte medyanın bir yandan büyük bir ihtiyaç olduğuna ve iyiliği yayıcı ve birliği sağlayıcı bir güç olarak hizmet edebileceğine de değinmiştir. Yıkıcı etkilerin, içleri boşaltılan kavramların yeniden tanımlanması gibi çabaları içeren entelektüel bir gayrete girişilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Medyanın yıkıcı veya yapıcı bir güç olarak toplumsal algıları şekillendirdiği, kavramların tanımlarını yaptığı ve zihnimizi şekillendirdiği apaçık bir gerçektir. Bu yüzden, insanın asil olduğu ve ruhun cinsiyetinin olmadığı gibi gerçekleri temel alan, umut veren, birliği yayan ve etik bir düzlemde faaliyet gösteren bir medyanın, bütünleştirici muazzam bir güç olarak hizmet edeceğine de şüphe yoktur. Medyaya ve dünya gündemine birbirini şekillendiren süreçler olarak bakmak ve daha yapıcı, daha eşitlikçi, umudun dilini konuşan bir medyanın daha adil bir dünyanın oluşmasına katkıda bulunacağı da aşikârdır.

İki saat süren toplantıdaki konuşmalar herkesin zihninde açılımlara yol açmış ve belki de en önemlisi bir toplumsal mesele olarak konunun ne kadar da derin olduğunun bir kez daha hatırlanmasını sağlamıştır. Aynı sebeple çözümü de tek ve basit değildir; birden fazla dalda ve alanda eğitimi, inisiyatif almayı ve gayreti gerektirmektedir. Türkiye Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliği kadın erkek eşitliği alanındaki çalışmalarına ve medya konusunun çeşitli yönlerinin ele alındığı yuvarlak masa toplantılarına devam etmeyi planlamaktadır.

Bu yazıyı paylaşmak için: