Türkiye

Kadın Erkek Eşitliği Merceğinden Bakan Bir Medya

Türkiye Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliği, 4 Ocak 2022 tarihinde çevrimiçi ortamda düzenlediği yuvarlak masa toplantılarına bir yenisini ekledi. Kadın erkek eşitliği merceğinden bakan bir medya toplumu nasıl şekillendirebilir? sorusu konu edilen toplantıda, medya alanında tecrübeli 2 panelist ile çeşitli STK, kurum ve farklı meslek gruplarından 26 katılımcı yer aldı.

Oldukça uzun yıllardan bu yana yayın yapan bir haber kanalının yönetim kadrosunda görev yapmakta olan ilk panelist, konuşmasına haber metinlerinin cinsiyetçi diline değinerek başlamıştır. Medyada kullanılan dilin dezavantajlı grupları daima gözetmesi gerektiğini, kendisinin de bir yönetici olarak yazılan metinlere bu yönde öneriler verip düzeltmeler yaptığını belirtmiştir. Hakaret söylemlerinin dahi kadın bedeni üzerinden işlediğini, tüm bunların toplumsal bilince etki ettiğini dile getirmiştir. Bu bağlamda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Toplumsal Cinsiyet Bilinçli Haber Kılavuzu oluşturduğunu paylaşmıştır.

Panelist, kadına yönelik şiddet haberlerinin potansiyel failler için rol model olma ihtimali yaratmayacak şekilde servis edilmesi gerektiğini belirtmiş, tüm bu süreçlerin insanlığı merkeze alan bir vizyona sahip olmasının ve medyanın toplumsal bilinci yönlendirebilen doğasının ciddiye alınmasının önemine vurgu yapmıştır. Bu konuda yürütülen her bir çabanın, alınan her eğitimin, bireysel her gayretin çok önemli olduğunu dile getirerek, bunun topyekûn bir girişim olduğunu belirtmiştir. Kadının toplum üzerindeki etkisine dair bir algı oluşması gerektiğini, oluştuğu takdirde böyle bir algının canlı bir toplum kurmada büyük fark yaratacağını belirtmiştir.

Diğer panelist ise konuşmasında dünyada ve Türkiye’de medya kuruluşlarında kadın çalışan oranlarına odaklanmış, karar verici kadrolarda yer alan kadın istihdam oranının dünyada %25’i bulmadığını paylaşmıştır. Dolayısıyla, toplumda olup bitenleri yansıtma gücü olan medyanın, bir yandan kendi içindeki kadın istihdam oranları ve bir yandan da ürettiği medya ürünleri ile toplumsal cinsiyet eşitsizliği pratiklerini yeniden üretme ve pekiştirme tehlikesine düşebildiğini belirtmiştir. Bu duruma, çeşitli dizilerde, eğlence programlarında ya da haberlerde kadın bedeninin çeşitli stereotiplere indirgenmesi, geleneksel toplumsal cinsiyet kalıpları ile kadınların belli karakterlere sıkıştırılarak sunulması gibi örnekler vermiştir.

Avrupa Yayıncılar Birliğinin 2019 -2020 verilerine göre, kamu yayını yapan kurumlarda kadın çalışan oranları %44 olsa da, bu sayının, karar alma mekanizmalarında yer alan kadın oranına bakıldığında %25’e düştüğünü ve Türkiye’de de oranların benzer olduğunu paylaşmıştır. Yalnızca medya kurumlarında değil, akademilerde, hukuk ve sağlık alanında da kadın istihdamı oranlarının alt kadrolarda yüksek olsa da, üst kadrolara çıkıldıkça giderek düşmekte olduğunu; bu durumun, her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile bir mücadele var olsa da bu mücadelenin karar alma organları ve kurumlar tarafından desteklenmediğini gösterdiğini belirtmiştir.

Konuşmasının devamında, bireysel çabaların yanı sıra kalıcı çözümler için, cinsiyet eşitsizliği ile mücadelenin bir devlet politikası haline gelmesi ve kurumlar ve karar alıcı organlar seviyesinde adımlar atılması gerektiğini paylaşmıştır. Bu hususta farklı ülkelerde yapılan çeşitli çalışmalardan örnekler de ortaya koymuştur. Örneğin Fransa’daki Toplumsal Cinsiyet Eşitliği indeksine değinmiş ve bu tür raporların, kadın çalışanların aldıkları zam veya terfi oranları gibi konularda haklarını korumaya yardımcı olduğunu söylemiştir. Bir yayın kuruluşunun kendi içinde eşitlikçi bir yapı sürdürmeden, verdiği mesajların da eşitlikçi olamayacağının altını çizmiştir.

Etkinlik, değerli panelistlerin konuşmalarının ardından açık mikrofon şeklinde devam etmiş; katılımcılar da bir hayli katkı sunmuş ve panelistlere sorular yöneltmişlerdir. Bu esnada, izleyicilerin iyi birer medya okuryazarı olarak, her tür medyada karşılaştıkları eşitsiz dil ya da uygulamaları ilgili mercilere iletmesinin; medyayı, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yönlendirmede bir ivme katacağının altı çizilmiştir. Bir katılımcı ise, medya ve hukuk çalışanlarının, bireysel eğitimlerinin ve hangi geçmişten geldiklerine bakılmaksızın, bireylere, okul öncesinden üniversiteye kadar toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilmesi gerektiğine değinmiştir.

Toplantıyı bitirirken Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliğinden bir üye etkinlik boyunca konuşulan konuların bir özetini yaparak, medyanın toplumun bir aynası gibi işlev gördüğüne, haberlerde ölümü veya şiddeti gerekçelendiren bir dil kullanılmaması gerektiğine, medyanın mağdurdan yana tutum izlemesi ve gerçeği cinsiyetsiz bir dille aktarması gerektiğine değinmiş ve tüm bunların toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi gerektirdiğinin altını çizmiştir. Ayrıca medyanın olumlu örnekleri de haber yaptığı takdirde, toplumsal umut ve dayanışma için güç verebilecek konumda olduğunu da vurgulamıştır.

Dış İlişkiler Temsilciliği, kadın erkek eşitliğini farklı bağlamlarda ele aldığı toplantılar düzenlemeye ve toplumun çeşitli kesimlerinden bireyler ve temsilcilerle bu etkinliklerde bir araya gelmeye devam ederek toplumsal düşüncenin evrimine katkısını sunmaya devam etmeyi umut etmektedir.

Bu yazıyı paylaşmak için: