Türkiye

Kadın Erkek Eşitliğini Geliştirmede Sanatın Rolü Toplumsal Aktörlerle Birlikte Ele Alındı

Kadın Erkek Eşitliğini Geliştirmede Sanatın RolüKadın Erkek Eşitliğini Geliştirmede Sanatın Rolü

Türkiye Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilciliği tarafından organize edilen ve kadın erkek eşitliği toplumsal diskur alanında çalışmalar yürüten kişi ve kurumlarla işbirliği yapmayı amaçlayan etkinlikler dizisinin dördüncüsü olan Kadın Erkek Eşitliğinde Sanatın Rolü konulu bir yuvarlak masa toplantısı 29 Haziran 2021 tarihinde çevrimiçi ortamda 22 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir.

Daha önceki etkinliklerde kadın erkek eşitliği sırasıyla kültür, eğitim ve düşünsel temeller bağlamında incelendikten sonra bu etkinlikte kadın erkek eşitliğini güçlendirmede sanatın rolüne odaklanılmıştır. Programda öncelikle edebiyat alanında zengin bir deneyime sahip değerli bir yazar ve 25 yıldır kadınların ve kız çocuklarının güçlendirilmesinde çok aktif olan, ülkemizin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından birisinin kurucusu ve yöneticisi, konuyla ilgili görüş ve deneyimlerini paylaşmıştır ve ardından açık mikrofon şeklinde tüm katılımcılarla birlikte ilham verici bir sohbet gerçekleştirilmiştir.

Etkinliğin başında, Bahai Toplumu Dış İlişkiler Temsilcisi, olgunluk çağının eşiğinde ve bir geçiş aşamasında olan insan medeniyetinde, içi boşaltılmış birçok kavram ve esas amacına hizmet etmeyen birçok tanım olduğuna, sanat kavramının da zaman zaman benzer şekilde yozlaştığına ve yüce amacına uygun şekilde kullanılmadığına değinmiştir. Buna rağmen sanatın esasen toplumu yönlendirmede üstün potansiyeli olduğunu, dolayısıyla hem bireysel hem de toplumsal anlamda yönlendirici olabileceğini ifade etmiştir. Birey bağlamında sanattan bahsederken her insanın doğası gereği güzelliğe cezbolduğundan ve tam da bu nedenle sanata cezbolduğumuzdan bahsetmiş; bu bağlamda toplumda çeşitli güçler tarafından bizlere “güzellik” olarak sunulan ancak özünde çarpıtılmış klişe tanımlar barındıran ve bize dayatılan güzellik algısına dair uyanık olmamızın önemine dikkat çekmiştir. Bu noktada sanatın insanları gerçekten güzel olana cezbedebilme gücü olduğuna değinmiştir.

Etkinlik boyunca, insanın ruhani güçlerini salıverme potansiyeli olan sanat sayesinde gerçek güzelliğe cezbolabileceğimiz, dolayısıyla sanatın insanlarda asil duyguları ortaya çıkartabileceği gerçeğinden yola çıkarak elbette her birimizin sanatçı olmasak da, sanatı tüketen ya da sanata maruz kalanlar olarak iyi birer sanat okuyucusu olma yolunda kendimizi geliştirme sorumluluğumuz olduğundan da bahsedilmiştir. Sanatın toplumsal bağlamda da insanlığı ilerletme gücü bulunduğuna, sanatçıların sanatları vasıtasıyla geniş insan kitlelerini yönlendirebildiklerine ve bir toplumun seviyesini belirleme konusunda liderlik etme rolleri olduğuna dikkat çekilmiştir. Olgunluk çağına erişmekte olan bir medeniyete damgasını vuracak özelliğin insanlığın birliğini ve kadın erkek eşitliğini benimsemesi olacağı vurgulanmıştır. Bu nedenle olgunluk çağına ermiş bir dünyada sanatın da kadın erkek eşitliğini kabul eden, bu gerçeği yaygınlaştıran ve bu ilkeyi geliştiren hayati bir araç olabileceği dile getirilmiştir.

İlk panelist olan değerli yazar, konuşmasını edebiyat düzlemi üzerine kurgulamış ve Türk edebiyatında kadın ve kadın yazarlar başlıklı son derece ufuk açıcı ve bilgilendirici bir kronoloji sunmuştur. Konuşmasına halk edebiyatında kadın ile başlayarak, Türk edebiyatında kadının konumunu tarihsel sırasına göre ele almıştır. Halk edebiyatında kadının daha görünür olduğuna, Divan ve Osmanlı edebiyatında bu görünürlüğün silikleşerek kadını geri plana iten eserler yaratıldığına değinmiştir. Tanzimat ile birlikte ise kadının özel alandan kamusal alana çıkmaya başladığını, ancak kadına dair dejenere bir model çizildiğini dile getirmiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ise Halide Edip Adıvar gibi edebiyata memleket meselelerini taşıyan yazarlar ortaya çıkar. Bu kadınlar erkekle omuz omuzadır ve kendine verilen haklar haricinde fazladan bir hak talebinde bulunmaz; bu dönemde kadın iffet kavramıyla birlikte anılır ve kadına dair başka bir atıf yoktur. 40’lı, 50’li ve 60’lı yıllarda ise kadından ev kadını olarak söz edildiğini, aileye ve vatana iyi evlatlar yetiştiren, fedakâr ama kendine ait talepleri olmayan bireyler haline geldiğini görürüz. 70’li ve 80’li yıllarda feminist hareketlerin etkisi edebiyatımızda görünür. 80’li yıllarda kadın, hayat karşısında, sosyal sorumluluk ve biyolojik farklılıklarına vurgu yapan duruşlar sergilemeye başlar. 90’lı yıllar itibariyle ise edebiyatımızda kadının sarsıcı varlığını görürüz. Ruha dokunan konuşma kadının edebiyattaki varlığını sürdürmesi dileğiyle tamamlanmıştır.

Hemen ardından sivil toplum kuruluşunun yöneticisi panelist sözlerine, birlikte çalışmanın, birlikte omuz omuza çaba göstermenin öneminden bahsederek başlamıştır. Me Too ve Şili’deki dans hareketlerine ve bunların nasıl da birleştirici ve güçlendirici, ortaklıkları vurgulayıcı birer rol oynadığına değinmiştir. Kadın hareketinin birikim ve tecrübesinden yararlanma, bunu genç kuşaklara aktarma sorumluluğuna ve genç kuşaklardan da bu konuda birçok şey öğrenileceğine vurgu yapmıştır.

Kıymetli panelist sanat yoluyla yeni davranış modellerini birlikte bulmamızın mümkün olduğuna, sanatın harekete güç veren ipuçları içerdiğine, kadın sanatçıların ve kadınların eserlerinin görünür alana çıkmasının kanallarını birlikte ve omuz omuza bulmamızın gerekliliğine dikkat çekerek konuşmasını tamamlamıştır.

Toplantının kalan kısmı açık mikrofon şeklinde gerçekleşmiş ve katılımcılar sanat ve kadın erkek eşitliği konularının kesişimine dair fikirlerini paylaşmışlardır. Etkinlik süresince özellikle sanatın sinema ve edebiyat dallarına odaklanılmış ancak diğer sanat alanlarında da kadının varlığı ve cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesindeki rolü tartışılmıştır. Hemfikir olunmuştur ki, sanat hem var olan kültürü yansıtır hem de kültürün şekillendirilmesine katkıda bulunur ve kültürün değişiminde sanatın rolü, “insan kimliği’’ çatısı altında birleştirici olmalıdır. Yani, sanatı içinde yaşadığımız dünyayı değiştirmeye yönelik bir girişim olarak adlandırabiliriz ve sanatçı olsa da olmasa da herkes bu girişimin bir parçasıdır.

Bu yazıyı paylaşmak için: